18 Ekim 2018 Perşembe

Tavandaki Kukla - İngvar Ambjörnsen

Uzun zamandır okuduklarım arasında en farklı kitaplardan biri oldu tavandaki kukla, farklı çünkü toplumsal bir gerçeğin, açıklanamaz bir olgunun; tecavüzün mahvettiği hayatları anlatıyor kabaca. Tabi “lar” demem tecavüz mağdurlarının hayatlarının birebir irdelendiği kurbanların çoğul olduğu bir kitap değil …
İşte yazar İngvar Ambjörnsen yaratıcılığını burada konuşturmuş. Tecavüz kurbanının değil onun ablasının ağzından anlatılıyor zaten intikamı gerçekleştiren de abla Rebekka dır kardeş Stina ise bir akıl hastanesinde yatmaktadır ve netekim intikam soğuk yenen bir yemektir

[Tavandaki Kukla intikamcı bir kadının hikayesi ama aynı zamanda ‘suç’, ‘ceza’ ve ‘intikam’ üzerine düşünmeye davet eden bir yeraltı kitabı…] arka kapakta böyle yazıyor …

Sapığımız geçmişin üstüne koca bir sünger çekmiş gayet saygın ve kalas (!) bir hayat sürdürmekte ve
abla Rebekkanın radarına takılmış vaziyette kader ağlarını örmektedir telefon sapıklığı, karısının arkadaşlığı vs derken adamın hayatını yavaş yavaş mahvediyoruz bu arada olaya birde Rebekkanın yavuklusu mu arkadaşımı belli değil hinoğlu hin bir karakter daha karışark Rebekkanın yediği yemeği üfleyerek soğutuyor ve ortaya soğuk yenen bir intikam menüsü çıkıyor …

Entrikalar entrikalar ...

Sanırım bu kadar yeter netekim böyle buyurdu Zerdüşt daha fazla anlatmak yok…
Yazarın okuduğum ilk kitabı, görmek istemediğimiz bir yaraya parmak basmış ve kitapta norveçin soğuk karanlık atmosferi çok güzel betimlenmiş öyle ki kalkıp oslo ya gitmek istedim kitapta ayrıca pek çok alıntılık paragraf var…
Son olarakta ayrıntı yayınevini yazı boyutlarını bu kadar küçük tuttuğu için protesto ediyorum …

16 Ekim 2018 Salı

Antilop ve Flurya - Margaret Atwood

Fena halde distopya !!!

İlk olarak şunu diyeyim; okuduğum diğer distopyalardan farklı olarak yazar bu distopya da insanı bilimle terbiye ediyor ….

Diğer distopyalara kıyasla günümüzden çok çok uzak olmayan bir gelecekte genetik bilimin tavan yaptığı bir zaman diliminde geçiyor kitap ...
Antilop kimdir flurya neyin nesi kimin fesidir derken kitap kar adamıyla başlıyor olaylar kar adamı aracılığıyla anlatılıyor kitapta kurtekler, domuzonlar, fazladan but çıkaran tavuklar, kokusuz rakunklar vsvs var; tabi birde Flurya nın çocukları genetiğiyle oynanarak yaratılan sinek kovucu derili kılsız köse inanç geni çıkarılmış çocuklar …


Flurya bildiğimiz normal bir insandır antilopta öyle keza kar adamı da, hatta flurya ile kar adamı çocukluklarında arkadaştırlar birbirlerin de daha doğrusu çoğunlukla flurya da internete girerler internette porno canlı cinayetler çocuk pornoları seyredip oyun oynarlar bu onların vahşiliğinden değil o zamanın normalitesi böyledir şiddet ve cinsellik ne kadar artarsa insanın keyifli vakit geçirme katsayısı o kadar artmaktadır (günümüzün bir iki tık ötesi) yani diğer distopyalarda gözlemlendiği gibi düşmanca bir dünya düzeni kapalı baskıcı bir hava yok bu kitapta işte romanın ürkütücülüğü de burada yatıyor olaylar sanki günümüzün gayet olabilirlik içeren bir devamı gibi zaten günümüzde koşar adım tekilliğe doğru giderken kitapta teknolojinin tavana vurup biyoteknolojik şeylerden bahsedilmesi insana çokta şey gelmiyor lakin kitabı okuyup sindirince “loran vay ulan vay” oluyorsunuz kafanıza binbir düşünce üşüşüyor bu bağlamda kitabı çok etkileyici buldum …

Flurya çok zeki bir genetikçi tabi kitapta lisede genetik öğreniliyor :) oradan şu dnayı alalım buraya ekleyelim dur şu protein dizilimini değiştirelim falan eğleniyorlar. İnsanlık ikiye bölünmüş gibi bir tarafta şirketler tabi genetik/teknolojik sitelerde oturuyorlar diğer tarafta ise sıradan insanlar bunların yaşadığı yere de avam diyarı diyorlar neyse daha çok şey yazılıp çizilecek bir kitap ama anlatmayacağım bunları …
Aka kapakta şöyle deniyor; sağ kalan son insan kar adamının ayakta kalabilmek için mücadele ederken bir yandan da yok olan insanlığa yaktığı bir ağıttır Antilop ve Flurya.

Namaste çek kürekleri kayıkçı!
Bu kitabı da oku

12 Ekim 2018 Cuma

Dünyalar Savaşı - H. G. Wells

H.G. Wells' in dünyalar savaşını çoğunuz biliyorsunuzdur, ben daha yeni okudum ...

konu klasik; dünyanın marslılar tarafından işgal edilmesi fakat bu kitapta farklı bir şey var, kitap başta sıkıcı eliyor hatta "amaan marslılar dünyayı işgal ediyor işte gerek tv de gerek dizilerde milyon kez gördük bunuçok banal" diye düşünüyorsunuz ama kitap birkaç sayfa sonra sizi ansızın içine çekiyor ve kitap sonuna kadar böyle devam ediyor ve sonda öyle uçuk kaçık bir son değil ...

Şimdi; düşünürsek dünyayı marslıların işgal etmesi bizim için çok banal gelebilir ama düşünün kitabın yazıldığı dönemin dingilteresi viktorya dönemi sanırım :) bugün bile kült bunu anlatımdaki büyü ile aşmış bence ve bugüne kadar Wells hakkında pek çok şey yazıldı çizildi tabi edebiyata ilgi duyan biri olarak bende sağdan soldan esterabim bir şeyler duydum tabi fakat okuyunca bu büyüyü daha iyi deneyimliyorsunuz düşünün ki kıyamet senaryosu/istila edebiyatı yapan kitapların, filmlerin, dizilerin neredeyse %70' in de hala bu kitaptaki gibi robotlar vs var ...

yani şimdi hayranı olduğum Asimov bile "dünyalar savaşı sarsıcı ve şaşırtıcı bir başyapıt" demiş benim bu kadar yorum yapmam bile kabahat, tabi herkes okumalı ...

son olarak 2 gün önce netflix' in bu kitabın dizisini yaptığını (şu anda yayınlanıyor olabilir) öğrendim ...