1 Mart 2019 Cuma

Gülmekten Ölen Adam Vakası - Tarquin HALL




İlk önce;

Bu kitaba dair ilginç bir alım hikayem var; zamanın alkım kitabevinde gezip kitaplara bakarken önüme düştü (farklı bir bölümde) sonra pek önemsemeden gezime devam etmiştim taa felsefe bölümüne geçene kadar yani kitabevinin öteki ucu ve bilenler bilir kadıköydeki kapanan alkım kitabevi hiçte ufak değildi neyse orada yanlış hatırlamıyorsam Machiavellinin prensine bakmak için yerinden çıkarırken üstüne konmuş bir kitap düştü yere Gülmekten ölen adam vakası bak sen şu işe kitabevinin iki farklı ve alakasız bölümünde aynı kitap önüme düştü  herhalde 2 farklı kitapsever aynı kitabı almaya niyetlenmiş ama tahminimce (çünkü benimde başıma geliyor) o kadar çok kitap seçmiş ki birkaçını bırakmak zorunda kalmış ama benden farklı olarak yerine koyacağına kitabevinde ferhangi (!) bir yere koymuş …

Dedim ki; çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde ele geçer yani atasözünün aslı bu bir kaçar iki kaçar üçüncüde yakalanır amma velakin biz bunun yerine kafamıza göre bir şey uydururuz
Yani üçüncüde ne olur? 
Muradına ersin değil mi  :))
bende o vesileyle aldım bu kitabı …

Kitaba gelince;
Önce yazarıda Hintli sanmıştım ama kitapta hintçe bazı sözcükleri gugıllarken yazara da baktım meğerse ingilizmiş hindistanda çalışan bir İngiliz gazeteci bu kitapları da yani hindistanın en özel dedektifi Vish Puri serisini de Hindistan izlenimlerini hikaye ederek yazmış aslında her kitap ayrı ama Vish Puri değişmiyor :) ucuz dedektiflik romanlarından hımm durun tabi ki bugüne kadar hiç “ucuz dedektiflik romanı” okumadım sanırım o polisiye kitaplarda ki bir tanımlama :)) neyse laf lafı yine açtı kitap gayet eğlenceli, hint alt tabaka hayatına dair iyi gözlemler var dedektiflik hikayeleri de her zaman prim yapar …

Henüz bitirmedim kitabı ama Tarquin Hall’ ın birkaç kitabını da okurum gibime geliyor…
Hoş bir “ucuz dedektiflik romanı”



Namaste çek kürekleri kayıkçı!
Eyvallah …

Feniçka - Lou ANDREAS-SALOME




Bir kadın; zamanının ilerisinde, özgür ruhlu ve dönemine göre aykırı kitabın yazarı gibi dönemin avrupasının ilk üniversite okuyan kadınlarından belki de yazar karakter de kendisini göstermiş: Feniçka namı diğer Fenya …
Bir erkek; psikoloji mezunu ve hayata atılıp işi pratiğe dökmek isteyen bir idealist: Max Werner …
Öykü max wernerin Fenyayla tuhaf bir tanışmayla Pariste başlıyor, burada bir arkadaşsohbetinde dostluklarının tohumları atılıyor ve otele kadar yürüyüşle Paris kısmı bitiyor ve Fenya bu kısımda oldukça aykırıdır romanın birde rusya kısmı var buradada Fenya daha olgunlaşmış ve düşüncelidir
Kitap ikisi arasında diyalog şeklinde geçiyor daha çok kadın – erkek ilişkilerine psikolojik bir bakış. 80 küsür sayfalık kısa ama derin bir kitap, anlatımı bayağı akıcı geldi bana pek sıkılmıuyorsunuz bu vesileyle belki de saatler içinde bitirebilirsiniz bile …
yorumum bu kadar yazarı vs tanıtma işine hiç giremeyeceğim Nietzsce yi redden kadın demeyeceğim
tüh dedim bile kahretsin çok sıradanım ben ya

YERALTINDAN NOTLAR
DOSTOYEVSKİ

dostoyevki hakkında çoğumuz birşeyler biliriz elbette, dünya literatürünün neredeyse en tanınmış, bilinen dev bir ismi sonuçta. Gerçekten hayatında çok zor dönemlerden geçmiş bir kişilik, yazar ilk romanıyla bir anda yükselmiş ardından gelen bir iki kötü eserle destekçilerini kaybetmiş bir nevi çöküşe girmiş bunun üstüne de katıldığı toplantılarda zamanın yönetimi tarafından mimlenip suçlu bulunmuş ve sibirya ya gönderilmiş burada kurşuna dizilmekten kılpayı kurtulmuş ve cezası hapse çevrilmiş, işte yazarın hayatındaki bu dönemeçlerin eserlerine yansıdığı bir gerçek ve sanırım bu gerçeği en çarpıcı yansıtanı da yeraltından notlardır sanırım Dostoyevski bu kitabını 10 yılık sürgünden döndüğü dönemde yazdığı ilk büyük romanıdır. Aslında bu son dediğim bize yani günümüze göre pek geçerli değil sonuçta bugün yazar edebiyatın devi olarak bütün eserleri büyük roman kisvesi altındadır lakin dönemine göre değerlendirmek lazım

kitapta kahramanın diyalogları çok az görünür daha çok monolog tarzı ve kafasından geçen düşünceler şeklindedir lakin karakterimiz uçlarda gezen, hiçbir mutlak gerçeği tanımayan, her iyiliğin göreceli olduğuna inanan, karamsar/karanlık ve zannımca kendini beğenmiş biridir. Bu açıdan psikologlarca çok irdelenmiş bir karakterdir ayrıca hiddetlidir düşüncelerini neredeyse bağırarak kusar (!) evet bazı satırlarda cümleyi bitirdikten sonra “durun biraz soluklanayım” demesinden anlıyorum kustuğunu ...
Ve; kahramanımızın dediği gibi,
"haddinden fala anlamak hastalıktı ! dört dörtlük gerçek bir hastalık"
zaten romana da "ben hasta bir adamım" diye başlar, aslında fizikende sağlam değildir lakin bence hasta adam dan kastettiği budur ...

kitap ahlaksal, dinsel, toplumsal vsvs sorgulamalar şeklinde sonuçta; ıcığını cıcığını çıkarıp destan gibi yorum yazmaya gerek yok büyük olasılıkla Dostoyeski kitaplarıyla tanışacaksınız ister istemez

netekim bu eseri okumak benim diyen her kitapkurdunun boynunun borcudur...
Namaste çek kürekleri kayıkçı !
eyvallah