21 Aralık 2019 Cumartesi

Pandavapuram -- SETHU


Pandavapuram ...
Hindistanın ücra bir köşesinde kasvetli, soluk, yıkık dökük, sokaklarında zamparaların cirit attığı sisli puslu bir sanayi kasabası; efsaneye göre hint mahabharata destanında ki karakterler olan pandavalar burada yaşarmış ismide buradan geliyor ...

“Pandavapuram beni çağırıyor. Orası benim sığınağım. Hep dönerim oraya. Bu garip ilişkilerin zincirlerini takip ederek buraya gelmemeliydim. Burada kimse değilim. Beni tanıyormuş gibi yapanların yüzleri bile bana yabancı geliyor. Artık, ilişkilerde birine sadık kalabileceğine inanmanın ne kadar aptalca bir şey olduğunu anlıyorum. Kimin bir başkasıyla kalıcı bir ilişkisi var ki? Onlar sadece, her insanın işine geldiğinde taktığı maskelerden ibaret”

Yukarıda ki alıntı gibi Pandavapuram bir özlem, bir metafor; orada bir köy var uzakta, gitmesekte görmesekte o köy bizim köyümüzdür bab-ında kitapta ki hikaye Pandavapuram etrafında dönüyor ama asıl hikaye hicranlı bir aşk ...

bir kadın ve bir erkek...
hikayeler hep böyle başlar zaten aslında erkek hüsnü kuruntularının etkisine girerek kadını terkederek Pandavapurama kaçar kadında peşinden, eee tabi orada başkasına aşık olur...

Neyse; bu kadar kitabı okuyun anacım ...
Kitaba gelirsek yazar Sethu hint malayalam kültüründe (ki malayalam asıl hindistan diyelim size) bayağı önemli bir yazarmış okuduğum ilk Sethu kitabı yer yer geleneksel japon edebiyatını andıran otu (ben benzettim yani) okunuyor yani genel de aşk meşk konularını sıkıcı bulsam da vıcık vıcık değil tadında  bırakmış yazar, safi aşk romanı değil Pandavapuram eksenli (!) kafa karışıklıkları, geçmişin getirdiği acılar, serzenişler vs vs var ...

güel ve hoş bir okuma oldu...
Namaste çek kürekleri kayıkçı,
Eyvallah...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder